Üroloji
Ncr International Hospital Üroloji Bölümün'de, yetişkin ve çocuk hastalara dinamik ve gelişmeleri izleyen sağlık personeli kadrosu ile yüksek kalitede ürolojik muayene, tetkik ve tedavi hizmeti vermektedir. Üroloji bölümünde çalışan hekimimiz klinik deneyimlerini, bilimsel çalışma ve araştırmalara dayanan birikimlerini kullanarak üroloji hizmetlerini yetkin biçimde sunmayı amaçlamıştır.
Bu bölümlerdeki hekimimizle görüşmek üzere 444 99 30 aramanız yeterli olacaktır.
Erkekte Kısırlık Tedavisi Varikosel
Varikosel Testislere giden toplardamarlardaki genişleme ve buna bağlı kan akımında geriye kaçışa denir. Varikosel %85 oranında sol testiste(sol testis toplar damarının daha yüksek basınçlı ve daha uzakta olan böbrek toplar damarına döküldüğünden dolayı) ve %15 iki taraflı olur. Varikosel sadece sağ tarafta görülüyorsa ek tetkike gerek vardır. Evliliklerin yaklaşık % 15-20 kadarında istedikleri zamanda ve sayıda çocuk yapamama sıkıntısı yaşanmaktadır. Çiftlerin kısırlık sorununda sadece erkeğe bağlı faktörler % 20 kadar olup, yaklaşık % 40 çiftte de erkekte bulunan sorun kadındaki soruna eklenmekte; çocuk sahibi olmakta zorluk yaşayan çiftlerin % 50-60'ında, erkekteki bir sorunun kısmen de kısırlık sorununa katkısı olduğu ortaya çıkmaktadır. Erkekteki sorunların çoğu muayene ve sperm tahlilinden anlaşılabilirse de, bazı durumlar özel tetkikler gerektirebilir. Erkekte kısırlık açısından değerlendirme ilk aşamada Ürolog-Androlog ile yapılacak bir görüşme ve doğru şekilde sperm verilerek, WHO (Dünya Sağlık Örgütü) kriterlerinde değerlendirilen en az iki adet spermiogram ile başlatılır. İlk değerlendirmeler sonucunda muayene veya sperm testinde sorun belirlenirse detaylı tetkiklere geçilecektir. Bunlar spermle yapılan daha detaylı tetkikler, hormon analizleri, ultrasonografi ve bazı diğer radyolojik ve genetik testler olabilir.
Tetkiklerin tamamlanması sonucu erkeğin menisindeki sperm hücrelerinin sayı, hareketlilik ve kalitesi arttırarak, dölleme kapasitesini yükseltecek tedavilere geçilir. Kısırlık sorunu olan erkeklerin bir kısmı, eksikliği saptanan hormonların yerine konması veya uygun hormonal yapısı olan hastalarda ilaçlar ile sperm sayıları arttırılarak tedavi edilebilir. VARİKOSEL TEDAVİSİ: Varikosel cerrahisinin teknik açıdan en başarılı ve komplikasyon ihtimali en düşük yöntemi mikrocerrahidir. Mikrocerrahi varikosel operasyonunda teknik başarı %99'un üzerine çıkabilmekte, ciddi komplikasyon oranı %0'a, önemsiz komplikasyon oranı %3-5'e kadar inebilmektedir. Diğer operasyon tekniklerinde ise hidrosel riski %40'a, atardamar hasarı %5'e kadar çıkmaktadır. Varikosel tedavisinde radyoloji bir girişim olan embolizasyon yöntemi düşük başarı ve yüksek ciddi komplikasyon oranları nedeni ile tercih edilmemektedir.Mikrocerrahi varikosel operasyonu basit bir cerrahi girişim değildir. Mikrocerrahi teknik sadece bu konuda özel eğitim almış ve deneyimli ellerde başarılıdır. Her yöntem gibi mikrocerrahinin de yetersiz ve hatalı uygulamaları çok önemli komplikasyonlara, hatta organ kaybına dahi yol açabilir. Mikrocerrahi ve diğer eski teknikler ile yapılan başarısız varikosel operasyonları sonrasında varikoseli devam eden veya komplikasyonlardan dolayı sorun yaşayan, hidrosel ve testisin kaybı gibi ciddi sorunlar ile karşılaşan birçok hasta ile karşılaşılmaktadır. Sperm kaliteleri veya spermiyogram neticeleri daha da bozulan hatta sıfıra kadar inen bu hastaların bazıları düzeltici mikrocerrahiden fayda görmekteyse de bir kısmına yardımcı olunamamaktadır. Varikosel ağrı nedeni de olabilir. Ağrının geçeceği garanti edilemezse de mikrocerrahi yöntem ve ağrıya yönelik operasyon tekniklerinin uygulanması ile birçok vakada ağrı ortadan kalkmaktadır. Böbrek taşı Böbrek, Üreter (böbrek ile mesane arasındaki kanal), Mesane ve Üretra da (mesaneden dışarıya uzanan idrar kanalı) taş görülmesi ile karakterize hastalıktır. Her yaş grubunda görülebilir. Ailevi geçiş ve çevresel faktörler önemli rol oynamaktadır.
Temel şikayet ağrıdır. Ama hiç ağrısı olmadan da yapılan tetkiklerde hastada taş tespit edebilir. Ağrının şiddeti ve yeri ise, taşın idrar yollarındaki konumuna göre farklılıklar gösterir.Bir insanın çekebileceği, bilinen en şiddetli ilk üç ağrı arasındadır. Böbrek içerisindeki taşın ağrısı, arka-yan sırt bölgesinde olurken, Üreterdeki (böbrek ile mesane arasındaki idrar kanalı) taşın ağrısı ise üreterdeki konumuna göre ve böbrekte yapmış olduğu etkiye bağlı değişebilmektedir. Mesanede ki taşlar nispeten ağrısızdır, Üretrada ki (mesaneden dışarıya uzanan idrar kanalı) taşlar ise direk idrar kanalını tıkamasından dolayı idrar yapamama ve ağrı şeklinde olmaktadır. Bütün bunların yanında, idrar yollarındaki taşlara bağlı ağrı ile gelen hastada görebilecegimiz ortak şikayetler, idrarda kanama, ağrıya bağlı bulantı kusmadır.
ESWL veya takip yapılması uygun olmayan hastalarda cerrahi seçenekler düşünülmelidir. Bugün Üriner sistemin taşlarında Cerrahi secenekleri kapalı yöntemler oluşturmaktadır. Açık cerrahi seçenekler, sadece çok özel seçilmiş hastalarda uygulanmaktadır.
İdrar yollarındaki taşın bulundugu yere göre farklı endoskopik araçlarla operasyonlar yapılmaktadır. Bu yüzden taşın bulundugu yer çok önemlidir. İdrar yollarında kapalı taş cerrahisinde kullanılan ekipmanlar sırasıyla,
Hadi gelin bunları tek tek inceleyelim....
Perkütan Nefrolitotomi Perkutan Nefrolitotomi (PNL) operasyonunda, ciltten 1 cm lik kesi ile direk böbrek içine endoskop vasıtası ile girilir, Ve böbrek içindeki taşlar aynı delikten dışarı alınır. Hastanın operasyon sonrası konforu, hastanede yatış süresi ve komplikasyon sıklığının azlığı nedeniyle bugün için PNL yöntemi böbrek taşlarının cerrahi tedavisinde altın standartı oluşturmaktadır.
Mikro Perkütan Prensip olarak PNL ameliyatına benzemekle beraber, Açılan deliğin genişliği, neredeyse bir iğne kadar küçüktür. Buradan böbreğe girilir. Ve laser kullanılarak taşlar parçalanır. Taşlar PNL deki gibi dışarı alınmaz. Bu yöntem özellikle böbrekteki küçük taşların temizlenmesi icin hasta icin konforlu bir secenek oluşturmaktadır.
Vücut tekrar taş yapar mı?
Teorik olarak evet. Taşların oluşma mekanizmasında genetik kadar metabolik komponentin de olmasından dolayı, ister cerrahi yolla olsun ister olmasın, elde edilen taşların analiz edilmesi gerekmektedir. Kan ve idrar analizleri ile taş analizinin yapılması, en azından vucudun neden bu taşı yaptığı hakkında genel bir fikir verecektir. Bu şekilde ilaç ve diet desteği ile vucudun aynı tip taşı tekrar yapmasının önüne geçmek veya en azından görülme sıkılığını azaltmak mümkün olabilmektedir.
Prostat Büyümesi(BPH)
BPH orta yaş üzerindeki erkekleri en sık etkileyen hastalıklardan birisidir.Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar. Hastaların yaklaşık %20’sinde cerrahi girişim gerekir,%80’inde ise izlem ve ilaç tedavileri önerilir. BPH semptomları sık idrara gitme,geceleri idrar yapma, mesaneyi tam boşaltamama gibi hayat kalitesinde düşüşe yol açan,yavaş bir ilerleme gösteren şikayetlerdir.Erkeklik hormonu olarak bilinen testosteronun etkisi ile büyüyen prostat,içinden geçen idrar yolu kısmında daralma yaparak kesik kesik işeme ve idrar akımında zayıflamaya sebep olur.
Semptomlar BPH’da alt üriner sistem semptomları olarak adlandırılan bir grup şikayet ortaya çıkar.Zayıf idrar akımı Kesintili idrar yapmaZorlu idrar yapma İşeme süresinin uzamasıMesaneyi boşaltma güçlüğüİdrar yapma isteğiSık idrara gitmeGeceleri idrara kalkmaİdrar kaçırma Değerlendirme Hastanın yakınmaları IPSS (Uluslararası Prostat Semptom Skoru)ile değerlendirilir. Parmakla prostat muayenesi, kanda PSA(Prostat Spesifik Antijen)tayini ve idrar tahlili yapılması gereken incelemelerdir. Parmakla prostat muayenesi ve PSA tayinleri kötü huylu prostat büyümelerinin ayırt edilmesi için ürologlara yardımcı olur. Tedavi SeçenekleriProstat büyümesine bağlı komplikasyonları olan, ilaç tedavisine rağmen şikayetlerinde düzelme gözlenmeyen veya daha etkin bir tedavi yöntemini tercih eden hastalarda cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi yöntemler arasında, tercih hastanın prostat büyükülğüne, genel durumuna, herhangi başka bir hastalığı olup olmamasına ve varsa bu hastalık için kullandığı ilaçlar ve benzeri birçok faktör değerlendirilerek yapılır. Verilen karara göre açık veya kapalı cerrahi prosedürlerden birisi uygulanır. Yüzde 90 hastada kapalı yöntemler uygulanabilir. Bu operasyonlar spinal, epidural veya genel anestezi ile uygulanabilirler.Hastanın durumuna bağlı olarak kullanılan endoskopik ( kapalı ) prostat ameliyatı teknolojileri : Monopolar ( konvansiyonel) TUR, bipolar ( plazmakinetik) TUR ve Greenlight lazer’dir.
Prostat Kanseri
Prostat sadece erkeklerde bulunan bir bezdir. Ceviz büyüklüğündedir ve rektumun hemen önünde iç kısmında, penisin dip kısmının hemen altında yer alır. Prostat idrarı ve semeni penisin dışına taşıyan üretranın iç kısmını sarmalamaktadır. Prostatbezinin fonksiyonlarından biriside spermleri canlı tutan ve koruyan seminal sıvının bir kısmını üretmesidir. Prostat bezi dokusunu oluşturan hücreler temel erkeklik hormonunu testosteronun etkisi ile büyür ve sağlıklı kalır. Erkeklik hormonlarının hepsine verilen genel isim androjendir. Prostat kanseri hücreleri prostat bezi hücrelerinden gelişir. Hemen hemen bütün prostat kanserleri bez dokusundan gelişir (adenokarsinom).Prostat kanseri genel olarak prostat bez içersinde çok yavaş gelişir ve gelişirken sonunda prostat bezinin dış yüzüne nüfuz eder.
Komşu organların dokularınada direk olarak sıçrayabilmektedir. Nihayetinde vücudumuzun uzak dokularına ve özellikle kemiklere işleyebilmektedir (metastaz = doğrudan veya lenf sistemi ve kan dolaşımı ile diğer dokulara sıçrama). Eğer prostat kanseri yayılırsa ilk olarak lenfatik kanallardan pelvik bölgedeki lenf bezlerine atlamaktadır. Lenfatik doku, bağışıklık sistemi hücreleri ihtiva eden renksiz şeffaf bir sıvıdır. Lenfatik damarlar bu sıvıyı lenf bezlerine taşır. Kanserli hücreler lenf kanallarına girerek lenf bezlerine geçebilirler ve buradan yayılmalarına devam edebilirler. Eğer Prostat kanser hücreleri lenf bezlerine ulaşırsa oradan vücudumuzun diğer organlarına da geçebilmeleri mümkündür. Prostat Kanseri Belirtileri Maalesef bir çok hastada geç dönemlere kadar hiç belirti vermeyebilir. Hiç bir yakınmaya da yol açmayabilir. Bu nedenle sizin ya da 40 yaş üzeri aile üyesi diğer erkeklerin bu hastalık için doktora başvurması ve izleyen yıllarda da düzenli kontrolden “check up’tan“ geçmeleri çok önemlidir. Belirtiler ancak idrar yolunu tıkadıktan sonra ortaya çıkar. Aşağıda sayılan şikayetlerden herhangi biri olduğunda mutlaka bir doktora başvurulması gereklidir.
Tedavi seçeneğinin belirlenmesinde en önemli kriterler; Hastanın genel durumu, PSA’nın yüksekliği, Biopsideki hücre özelliği (Gleason skoru) ve Kanserin Evresi (stage) dir.Tüm bu bulgular ışığında üroloji uzmanları tarafından hasta için en uygun tedavi yöntemi belirlenir ve uygulanır.
Mesane Kanseri
Mesaneyi oluşturan hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmasına mesane kanseri denir. Mesane kanseri idrar kesesinin içini döşeyen hücre tabakasından kaynak alır. Eğer bu hücre çoğalması yalnızca mesanenin yüzeyel katmanı ile sınırlıysa buna yüzeyel mesane kanseri denir. Eğer hücre çoğalması derinleşip kas ve yağ tabakasına da geçerse buna derin (invaziv) mesane kanseri denir. Kas tabakasına geçmiş mesane kanseri çevre dokulara yayılabilir. Kan dolaşımı sayesinde dokulara ulaşıp uzak metastaz yapabilir, akciğer, karaciğer gibi organlara atlayabilir.
Mesane Kanseri Belirtileri ve Risk Grupları Tam olarak sebebi belirlenmemiş olan bu hastalığın her yaşta görülmesi mümkün olduğu gibi, çoğunlukla 60 yaş üstünde görüldüğünden ileri yaş hastalığı olarak düşünülebilir. Kadınlara göre erkeklerde 3 kat daha fazla görülen bu hastalığın en önemli sorumlusu, sigara kullanımıdır. Sigara içmeyenlere göre içenlerde 10 kat daha fazla rastlanan bu kanser, genetik yatkınlığı olanlar ile kimyasal maddelere uzun süre maruz kalanlarda da (boya, lastik, deri vb sanayiilerinde çalışanlar gibi) sıklıkla gözlenmektedir. Tekrarlayan idrar yolu hastalıklarında, böbrek taşı rahatsızlığı olanlarda, uzun süre sonda kullanmak zorunda olanlarda mesane kanseri riski artmaktadır. Mesane Kanseri Belirtileri;
- İdrardan gözle görülür kan gelmesi,
- İdrarda yanma
- İşeme esnasında ağrı ve sık idrara çıkma isteği
Bu şikayetler basit idrar yolları iltihabı ile benzer şikayetler olduğundan pek önemsenmez, fakat özellikle risk grubundaki kişilerde bu şikayetler olduğunda mutlaka doktora başvurmalıdırlar. Teşhis için yapılması gerekenler;
- İdrar Tahlili, İdrar Kültürü
- Ultrason incelemesi
- Böbrek röntgeni ( IVP veya Tomografi )
- Sistoskopi ( Mesaneye ışıklı kamera sistemi ile bakma işlemi)
Mesane Kanseri Tedavisi
Cerrahi bir çok mesane kanserli hastada kullanılan tedavi yöntemidir. Cerrahi alternatifleri aşağıda listelenmiştir. Transüretral rezeksiyon(TUR): Evre 0 ve 1 mesane kanserinde sistoskopi yardımıyla genel veya spinal anestezi altında tümörün çıkarılması mümkün olmaktadır. Sistoskopi yardımıyla kesici alet mesanenin içine gönderilip tümörün çıkarılması mümkün olmaktadır. TUR operasyonu tekrarlanabilir ve bu tip bir cerrahiden sonra kemoterapi veya biyolojik tedavi uygulanabilir. TUR’dan sonraki birkaç gün boyunca idrarda kan, idrar yaparken ağrı gözlenebilir. Açık cerrahi: Ürolojik cerrah vücudunuza yaptığı bir kesi ile mesanenin bir kısmını ya da tamamını çıkarır. Kısmi sistektomi: Mesanede tek ve küçük tümör varlığında cerrahın tüm mesaneyi çıkarmasına gerek olmayabilir ve kısmi olarak mesane çıkarılır. Bu tip ameliyattan sonra idrar tutma ile ilgili şikayetler olabilir ancak zamanla düzelebilir. Radikal sistektomi:Tüm mesanenin çıkarılmasıdır. Evre II ve III mesane kanserlerinde tüm mesane çıkarılmaktadır. Cerrah mesaneyi, çevresindek, lenf bezlerini, ve üretranın bir kısmını çıkarır.İlave olarak erkek hastalarda prostat, kadın hastalarda da rahim çıkarılır.Mesane çıkarıldığı için idrarın depolanması için cerrah ya barsaklardan yeni bir mesane oluşturur ya da idrar vücudun dışında bir torba da toplanır.
İdrar Kaçırma
Mesane göbek altındaki kasların arkasında, erkeklerde bağırsakların önünde kadınlarda rahmin altında yer alan bir organdır. Böbreklerden gelen idrarın biriktiği torbadır. Böbreklerden gelen idrar mesaneyi doldurmaya başladığında beyine sinirler yoluyla sinyal gider, buna karşılık beyin hem mesanenin kasılmasını engelleyecek hemde idrar tutmayı sağlayan kasların kasılmasını sağlayacak sinyaller gönderir. Ancak, mesanede biriken idrar kapasiteyi zorlamaya başladığında beyine giden sinyaller sıklaşır ve beyin kişiyi tuvalete yönlendirerek uyguladığı baskıyı kaldırır. Böylece mesane adalesi kasılır, idrar tutmayı sağlayan kaslar gevşer ve kişi idrarını yapar. Mesanede (idrar torbası) normal bir erişkinde 350-500 ml kadar idrar birikebilir. İdrar birikirken mesane elastik olduğundan genişlemeye başlar, bu sayede mesane içerisinde basınç artışı olmaz, böbreklerden gelen idrar rahatlıkla mesaneye girebilir. Ayrıca, mesanenin hemen altında idrar tutmaya yarayan ve devamlı kasılı olarak duran kaslar idrar torbasında biriken idrarın kaçmasına engel olur. Kadınlarda anatomik olarak idrar borusu erkeklere göre daha kısadır. Kadınlarda salgılanan bazı hormonlar idrar borusuna (üretra) destek sağlar. İdrar yaparken mesane bir İdrar kaçırmanın birçok nedeni vardır. Mesanenin enfeksiyonları (kadınlarda sistit, mesane iltihabı), vajina enfeksiyonları, mesane taşları, tümörleri, zorlu doğumlar, menopoz sonrası hormonal değişiklikler, karın bölgesine uygulanan şua tedavisi, sinirsel hastalıklar ve özellikle erkeklerde görülen prostat büyümesi gibi nedenlerle mesane çıkışı tıkanıklıkları idrar kaçırma nedeni olabilir. Ayrıca kadınlarda devamlı idrar kaçırmaya sebep olabilecek nedenler arasında mesane-vajina arasında ya da böbrekle mesane arasındaki idrar borusu (üreter) – vajina arasında oluşacak birleşmeler sayılabilir. Kontrolsüz şeker hastalığında, alkolizmde de idrar kaçırmaları görülebilir.
Kadın yada erkeklerde geçirilmiş çeşitli ameliyatlar idrar kaçırmaya yol açabilirler. Erkeklerde prostatın özellikle kanserine yönelik ameliyatlar, diğer prostat ve mesane boynu ameliyatları, mesane ve idrar tutma mekanizması çevresindeki ameliyatlar gibi nedenler sayılabilir. İlaçlar da idrar kaçırmaya sebep olabilir veya kolaylaştırabilir. Bunlar arasında adele gevşeten ilaçlar, tansiyon düşürücü ilaçlar, idrar söktürücüler, sakinleştiriciler, depresyona karşı alınan ilaçlar, alerji ilaçları vb gibi ilaçlar yer alır. Beyin fonksiyonlarında yavaşlamaya neden olan hastalıklarda (demans, alzheimer, damarsal hastalıklar vb) idrar kaçırmaya neden olur. NORMAL DOĞUM SONRASI İDRAR KAÇIRMA: Mesanenin sabit durmasını sağlayan kaslar normal doğum esnasında yırtılır veya zarar görür . Normalde hapşırırken, öksürürken mesane aşağı doğru hareket eder. Mesanenin aşağı doğru daha fazla hareket etmesini alttan gelen destek kas dokusu engeller ve kişi idrar kaçırmaz. Ancak, çevredeki kasların zarar görmesi veya yırtılması nedenleriyle özellikle hapşırırken, öksürürken mesane sabit duramayarak aşağı doğru yer değiştirir, alttaki destek kas dokusu hasarlı olduğu için yeterli desteği sağlayamaz ve mesane aşağı doğru daha fazla sarkar ve kişi idrarını kaçırır. TEŞHİS: Bunun için öykü, muayene, günlük idrar takip çizelgesi, kişinin kaçırdığı idrar miktarının tespit edildiği ped testi ve gerekirse ürodinami adı verilen mesanenin nasıl çalıştığını gösteren testlerle tanı konur. Ürodinami özellikle daha önce idrar kaçırma ameliyatı olmasına rağmen idrar kaçırmaya devam eden hastalar ve ameliyat yapılacak hastalara uygulanan daha ayrıntılı bir incelemedir. Bu işlem sırasında hastanın mesanesine yerleştirilen bir kateter ile mesanenin nasıl çalıştığı ve idrar kaçırmanın nedenleri ile ilgili değerli bulgular elde edilir. Cerrahi Tedavi Medikal tedavi veya egzersiz yöntemlerinden fayda görmeyen hastalarda cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Son yıllarda hapşırırken, öksürürken idrar kaçırmanın esas nedeninin pelvis tabanındaki destek kas dokusunun yetersizliği olduğu anlaşılması üzerine, mesanenin yukarı doğru çekilmesi yöntemleri terk edilerek, aşağı doğru hareket eden mesanenin daha fazla aşağı doğru gelmesini engelleyen ve mesane tabanına hamak gibi destek sağlayan özel bir madde cerrahi olarak yerleştirilmeye başlandı. TVT (Trans Vaginal Tape) adı verilen bu uygulama son derece kolay, nekahat dönemi kısa ve hastanede yatmayı gerektirmeyen günübirlik bir işlemdir. Lokal anestezi ile dahi yapılabilir. Bu yöntem sayesinde idrar kaçırma tedavisinde önemli bir adım atılmış oldu. Bu yöntemin uzun dönem sonuçlarıda oldukça yüz güldürücü olduğu bilimsel olarak gösterilmiştir. Erken dönemde başarı %90′ların üzerinde iken ameliyattan 5 yıl sonra dahi başarı %80′lerin üzerinde olarak bildirilmektedir.